29 Kasım 2020 Pazar

PRİM YAPAN KILIKLAR

 Okurken çok sıradan habermiş gibi bakıyoruz ama üzerinde düşününce ilginç sonuçlar çıkıyor.

Mesela haber şöyle:

Kendini MİT görevlisi olarak tanıtan dolandırıcı, memurenin 30 bin lirasını aldı.

Şöyle düşünülebilir:

Memur safmış, sahtekarın bu numarsını yutmuş, parasını kaptırmış.

Peki memur saf olmasaymış ne yaparmış?

Ortada gayrimeşru yolla (veya imtiyazla) halledilmesi gereken bir iş var. 

Bu işin parayla halledileceğine inanan bir memure var. Memureyi bu işin parayla halledilebileceğine inandıran şartlar, örnekler kimin eseri.

Hikayeyi ters çevirip şöyle düşünün:

Memure Almanya'da.. İnternette kendisini Alman istihbarat mensubu olarak tanıtan biri geliyor ve diyor ki, senin bu derdini çözerim ama 30 bin euroya malolur.

Dert dediğin ne, memur bir başka şehre gitmek istiyor.

Herhalde memur saf da olsa ilk sorusu "tayin işinin seninle ilgisi ne? " olur.

Kaldı ki bu soruya da ihtiyaç kalmaz, o memur hangi hallerde tayin isteyebileceğini bilir.

Bunun bir hak olup olmadığını bilir.

Eğer hakkı değilse araya kim girerse girsin sonucun değişmeyeceğini bilir.

Bu tip haberlere hiç bu tarafından bakmıyoruz.

Kendisini polis olarak tanıtıp bilmem kimi dolandırdı.

Kensiini yüzbaşı olarak tanıtıp esnafı dolandırdı.

Kensini istihbaratçı olarak tanıtıp...

JİTEM olarak tanıtıp..

Kendisini vergi memuru olarak tanıtıp..

....

Burada vatandaş neden bir kılıkla kapısına dayanana, ya da senin derdini çözerim diyene, " hadi git işine seninle ilgisi ne? " diyemiyor.

Ya herkesin bir açığı var..Ya da dolandırıcıların çok heveslendiği, iş yapabildiği bu mesleklerde her iş kuralına göre yapılmıyor.

Bu kadar yıldır haber okuyorsunuz.

Almanya'da, Amerika'da polis kılığına giren, istihbaratçı kılığına giren, vergi memuru kılığına giren bir dolandırıcı duydunuz mu?

Burada polis, istibaratçı, asker kılığı şart değil..belediyeci kılığına giren bir adam, imar izni vaadiyle gariban bir arsa sahibini de dolandırabilir.

İşletim sistemi bu işe müsait. Sahtekar olan dolandıranlar dolandırılanlar değil..Sistem..Bu boşluk birilerinin işine geliyor.

Netlik, herkesin elini kolunu bağlar.

Belediyecinin de, bürokratın da, polisin de..Netlik yok..Her şey muğlak.


KURULU DÜZEN

Türkiye AİHM'de  2009 yılına kadar yaklaşık 1950 vakadan tazminata mahkum olmuş.

(2009 ne demek? Henüz 2010'daki anayasa değişikliği olmamış, HSYK ele geçirlmemiş. Mahemeler eski mahkeme..Kumpas ,kaydırma, giydirme yok.Güzel gülerdi o günler denilen günler.AB ile sürtüşmemiz yok.İşte o güzel günlerde Türkiye 1950 vakadan tazminata mahkum olmuş ve bu sayı ile birinci olmuş.)

En çok cezayı 531 adet vaka ile adil yargılanma hakkının ihlali, 

458 vaka ile mal varlığı hakkının ihlali,

348 vakayla güvenlik ve özgürlük hakkının ihlali,

262 vakayla yargılanma süresinin uzunluğu,

189 vakayla sağlık ve hukuki yardım hakkının ihlali,

170 vakayla ifade hürriyetinin ihlali, 

147 vakayla insani olmayan ve aşağılayıcı muamele,

120 vaka ile yeterli adli araştırma yapılmamasından, 

 66 vaka ile hayat hakkının ihlali, 

 47 vaka ile özel hayat ve aile hakkının ihlali,

 30 vaka ile örgütlenme hakkının ihlali sebebiyle almış.

Bu ne demek?

Bu insanlar  Türkiye'deki mahkemelerde hakkını aramış, bütün yollları denemiş, son çare olarak AİHM 'e gitmiş.

2.5.17




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder