15 Ekim 2012 Pazartesi

PANJUR TAMİRCİSİ


Bir gün önce bulmakta zorlanacağını düşündüğüm evin yakınında, bilinen bir yerde buluşmak üzere sözleştik.
Ertesi gün tam saatinde kararlaştırdığımız yerde beni beklerken buldum.
Eve gittik, iş önlüğünü giydi, baretini taktı işe başladı.
Keyifli çalışıyordu.
Yaptığı işle ilgili zaman zaman bilgi veriyordu.
İşini bitirdi.. Seni gideceğin yere bırakayım, dedim. Yolda her Türk gibi memleketini sordum.
Bulgaristan’dan 995’te gelmiş.
Belirgin bir aksanı yoktu ama işini sevmesinden, çalışma düzeninden, her on dakikada bir ofurdayıp pufurdamamasından bizim gibi özbeöz Anavatan Türk’ü olmadığını tahmin edebilmeliydim.
* Bu vatanda doğup büyüseydi, buluşma yerine saatinde gelmezdi.
* Buluştuktan sonra memleketimi sorardı.
* Biraz yol aldıktan sonra, “Ya abi bu araba ne yakıyo?” derdi.
* Eve gittikten sonra bahçenin kaç metrekare olduğunu,
* Bu civarlarda fiyatların nerelerde seyrettiğini sorardı.
* Panjur tamirini süfli bir iş olarak göreceği için, “Bakma bu halime, biz bu işleri yapacak adam mıydık” derdi.
Hasılı, vatanını sevmekten işini sevmeye, öğrenmeye, iyi yapmaya vakti kalmazdı.
Zihni mesaisinin yarısı pufurdamakla, öbür yarısı iki gecede nasıl zengin olunabileceğinin hesaplarıyla geçerdi.
Ankara’dakilere dua ederdi.
“Ya abi, işini uyduran uyduruyo” derdi.  (1.5.2002)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder